Erdoğan: Terörsüz Türkiye İçin Kararlılığımız Sürüyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC'den dönüşte uçakta gazetecilere gündemi açıkladı. Güney Kıbrıs’a daveti geri çevirdi ve Suriye’de ateşkese destek verdi. "Terörsüz bir Türkiye" sürecinde kaydedilen ilerlemeleri vurgularken, İmralı'nın katkı sağladığını belirtmişti. Gazze hakkında "İsrail gözü dönmüş bir canavar gibi" ifadelerini kullandı. AB’ye tam üyelik hedefini yine hatırlatırken, LGS tartışmalarını "imam hatip düşmanlığı" olarak değerlendirdi. Nüfus artışı için stratejik adımlar atılacağına dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kutlanan 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı etkinliklerinden dönüşte uçakta gazetecilerle bir araya geldi ve gündeme dair soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şu şekildedir:
Soru: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan Yeni Kıbrıs ve Birleşik Kıbrıs Partisi’nin temsilcileri, Rumların 1958 yılında Türkleri katlettikleri olayın yıl dönümünde Güney Kıbrıs’ta Rum Yönetimi lideriyle bir görüşme gerçekleştirdiler. Ayrıca, BM denetiminde nüfus sayımı yapılması, Ekim seçimleri için uluslararası gözlemci talep edilmesi ve Türkiye’nin uluslararası platformlara şikayet edilmesi gerektiğini ifade ettiler. Bu ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz? Rum Yönetimi Lideri, AB dönem başkanlığında sizi Güney Kıbrıs’a davet edeceğini belirtti. Böyle bir davet geldiğinde katılmayı düşünür müsünüz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Güney Kıbrıs’a yönelik böyle bir ziyaret düşüncem yok. Çünkü KKTC’yi bir devlet olarak kabul etmeyenler, biz de Güney Kıbrıs’ı bir devlet olarak kabul etmiyoruz. Bu nedenle, benim görüşümde bu tür toplantılar yeri yoktur. Bu girişimler, Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtan marjinal çabalardan ibarettir. Kıbrıs Türkleri, bizim canımızın bir parçasıdır ve aramızdaki bu güçlü bağı kimse zedeleyemez. Kıbrıs’a sadece barış için giden Türkiye’nin kahraman evlatlarına “işgalci” diyenler yanılıyorlar. Kıbrıs Türk halkı, anavatan Türkiye’nin garantörlüğünü ve adadaki meşru varlığını asla sorgulamaz. Tarihi gerçekler ve milli hafızamız ortadayken, yapılan hainlikler elbette sandıkta karşılık bulacaktır. Rum tarafı, bugüne kadar çözüm arayışlarında samimi olmadığını birçok kez gösterdi. Onlar eşitlik ve adalet istemiyor; Kıbrıs Türklerini kendi topraklarında dışlamak istiyorlar. Bazı bilinçsiz kişiler de bu duruma katkıda bulunuyor. Kıbrıs’ta çözümün anahtarı iki devletli bir yaklaşımdır ve bu noktanın gerisine düşmek söz konusu değildir. Türkiye'nin Kıbrıs politikası nettir; Kıbrıs Türk halkının eşitliğini ve güvenliğini sağlamayan hiçbir süreçte yer almayız.
"İSRAİL SÜREKLİ BÖLGEYİ ATEŞE ATMAYA ÇALIŞIYOR"
Soru: Suriye'de mevcut durum itibarıyla bir kırılganlık yaşanmasına rağmen bir ateşkes sağlandı. Bu süreçte Türkiye’nin önemli katkıları olduğu biliniyor. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, bu desteklerinden dolayı Türkiye'ye teşekkür etti. Bu süreçte neler yaşandı? Türkiye, bu süreçte inisiyatif alırken neler gördü? Gelecekle ilgili beklediğiniz gelişmeler nelerdir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, önemli bir duruş sergilemiştir. Şu ana kadar herhangi bir taviz verildiği söz konusu değildir. İsrail, sürekli olarak bölgeyi kargaşaya sürükleme çabasında. Ancak, Suriye’nin bu güçlü duruşuyla süreç, ihtiyatlı bir şekilde devam etmektedir. Suriye, 2 bin 500 asker ile bu durumun kontrolünü elinde bulunduruyor. Yeni adımlarla da kontrolü sağlamış durumdalar ve Güney'de etkili bir güç oluşturmuşlar. Suriye halkı, geçmişte yaşadıklarından ders almış durumda ve bu tür oyunlara gelmiyor. Dürziler arasında diğer gruplarla uzlaşma sağlanmış durumda. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile gerçekleştirdiğim telefon görüşmesinde bu durumu konuştuk. Kendisi bizden ne talep ediyor, bunları öğrendik ve her türlü desteği vereceğimizi ilettik. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, ABD’nin Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakanı ile sürekli irtibat halinde bulunuyor. Aynı şekilde, MİT Başkanımız İbrahim Kalın ve Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler de karşılıklı görüşmeler yapıyor. Son olarak, 2 bin 500 kişilik hafif silahlarla donatılmış bir güç Süveyda’ya yönlendirildi. İki gündür Amman’da toplantılar yapılıyor. Aşiret liderleri, Ürdün’le ve ABD’nin Özel Temsilcisi ile sürekli iletişim halindeler. Süveyda’nın etrafı çevrelenmiş durumda ve birikimlerin bölgeye girişine izin vermemesine yönelik birtakım sorunlar yaşanıyor. Dürzilerin iki grubu tam anlamıyla işbirliği yaparken, bir grup ise İsrail ile birlikte hareket ediyor. Bu durum bozgunculuğa neden oluyor ve bazen çatışmalar yaşanabiliyor. İçeriye polis giremiyor, asker giremiyor; yalnızca şehrin çevresindeler. Ancak dışarıdan gelen unsurların girmesine izin verilmemiş durumda. Amman’da devam eden görüşmelerde, bahsi geçen konuda tek bir Dürzi fraksiyonu hariç diğer taraflar, gönüllü olarak ateşkese uymayı kabul ettiler. Suriye meselesinde yapıcı bir atmosfer oluştu. Bir araya gelemeyen aktörler, Suriye konusunda bir araya gelmeyi başardılar; ancak İsrail'in bu istikrarsızlık projesini bozmaması gerektiğini dünyaya anlatmak önemli. Bu konuda yeterince çalışmalar yaptığımızı düşünüyoruz. ABD, bu durumu daha fazla sahiplenmeleri gerektiğini anlıyor. Temel sorun taraflar arasındaki çatışmalar olmasına rağmen, daha büyük stratejik sorun, bu çatışmaların bahane edilerek İsrail’in bölgeyi işgali girişimidir. Zira İsrail, istikrarlı bir bölge istemiyor. Bir bütünleşik Suriye’nin kendisi için olumsuz sonuçlar doğuracağını düşündüğü için böyle provokasyonlara devam ediyor.
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİMİZİ SEKTEYE UĞRATACAK TÜM SABOTAJLARA KARŞI TETİKTEYİZ"
Soru: “Terörsüz Türkiye” hedefiyle atılan ilk somut adımlarla birlikte silahların teslimi gerçekleştirildi. Bu sürecin devamı gelecek mi? “Terörsüz Türkiye” serüveninde işler planlandığı gibi gidiyor mu? Örgütün Suriye kolu PYD’nin bu süreçte direniş gösterdiği söyleniyor; bu konuda düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Terörsüz Türkiye” amacımıza ulaşmak adına attığımız adımları sürdürüyoruz. Bu nihai hedef doğrultusunda gelişmeler devam ediyor. Sürecin sabote edilmemesi için son derece dikkatliyiz. “Terörsüz Türkiye” hedefimizi aksatmaya yönelik tüm sabotajlara karşı teyakkuz halindeyiz. Silah teslim alma işlemleri başladı. İlgili ekipler gerekli denetimleri gerçekleştiriyorlar. Komisyon görüşmeleri, bildiğim kadarıyla sona yaklaştı. Yakında TBMM zemininde ilerleme kaydedildiğine şahit olacaksınız. Biz terörsüz bir gelecek inşa etme kararlılığındayız. Hedeflerimize ulaşacak adımların neden yapılacağı ve sonuçlarının neler olacağı noktasında net bir planımız var. Bölgedeki gelişmeler, attığımız bu adımın doğruluğunu bir kez daha gösterecektir. İmralı, bu konuda her türlü desteği veriyor. YPG’nin durumu her an değişkenlik gösterebilir. Bu yaklaşımın, bu yapıların uzantısı olan SDG açısından nasıl bir yansıması olacağı da önemlidir. Suriye Cumhurbaşkanı Şara’nın duruşu, bu grupların olumsuz anlamda birleşmesini ortadan kaldırmış durumda. Biz kararlıyız, Ahmed Şara’ya Suriye’de destek vermeye devam edeceğiz. Suriye’nin bölünmesini istemiyoruz; bu ülkenin yeniden toparlanması, bizim için olumlu bir durum. Çünkü Suriye’nin toparlanması, bizimle olan ilişkilerini de olumlu etkileyebilir. Ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönüşlerinin başladığını görüyoruz. Daha önce “dönmeyecekler” şeklinde bir düşünce hâkimken, şimdi gönüllü olarak geri dönüşler başlıyor. Bu dönüşlerin hızlanması için her türlü desteği vereceğiz. Bu sürecin hızlandırılması, Suriye’nin de çabuk bir normale dönmesine olanak tanıyacak ve Güneyimizi de güvence altına alacağız.
Soru: Türkiye, Savunma Sanayiinde yaptığı atılımlarla dünya genelinde fark yaratmaya devam ediyor. Önümüzdeki dönemde yerli ve milli savunma sistemlerinde yeni gelişmeler bekliyor muyuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: İktidara geldiğimiz zamandan itibaren, savunma sanayiinde Türkiye’nin kaybettiği zamanı telafi etme adına yoğun çaba sarf ettik. Attığımız etkili adımlar, ektiğimiz tohumlar, güzel sonuçlar doğurdu. Elde ettiğimiz bu nokta önemli; fakat biz daha fazlasını istiyoruz. Gücümüze güç katacak adımları planlıyor ve hızlı bir şekilde hayata geçiriyoruz. Savunma sanayi şirketlerimizin altyapı geliştirme ve nanoteknoloji tesis yatırımları devam ediyor. Hedefimiz, savunma alanında tamamen kendi kendimize yeter bir konuma ulaşmaktır. “Tam bağımsız Türkiye” söylemi, bu şekilde gerçekleşmez; bunun için vizyoner adımlar atmaktan geçer. “Her zaman daha iyisi mümkündür ve onu gerçekleştirebiliriz” inancı ile hareket etmeliyiz. Bildiğiniz gibi KAAN'ı tamamladık ve pistte yedek pilotla birlikte bir test gerçekleştirdik. AKINCI, ALTAY, HÜRJET, ATAK, TCG ANADOLU gibi pek çok ileri teknoloji ürünü geliştirdik ve geliştirmeye de devam ediyoruz. BAYKAR olarak önemli projelerimizi hayata geçirdik; bunun yanı sıra diğer alanlarda da atılımlarda bulunuyoruz. İnsansız hava araçları ile Türkiye, günümüzde adından sıkça söz ettiren bir ülke haline geldi. Bu bizim için büyük bir ilerleme. Diğer yandan, zırhlı taşıyıcılar alanında da önemli bir yere sahibiz. Sipariş talepleri ardı ardına geliyor. Deniz alanında da fırkateynler ile önemli bir konumdayız. Şu an siparişleri yetiştiremiyoruz. Pakistan başta olmak üzere birçok ülke bizden ciddi siparişler talep ediyor. Çok maksatlı amfibi hücum gemimiz TCG ANADOLU’yu tamamladık; şimdi onun daha üst versiyonunu yapmak için İspanyol ortaklarımızla görüştük. Onlar da projede yer almak için oldukça istekli. İnşallah, yeni uçak gemimizi 2-3 yıl içinde bitirip hizmete sunmayı hedefliyoruz. Bu konuyu İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile konuştuk ve kendisi destekledeceğini belirtti. İspanyol ortaklarla bu projeyi gerçekleştirmek istiyoruz. Böylece, gemimizin üst segmentini tamamlamış olacağız. Jet uçakları alımı konusunda da İngiltere ve Almanya ile görüşmelerimiz sürüyor. Bu konuda da olumlu geri dönüşler alıyoruz. İngiltere Başbakanı Sayın Keir Starmer ve Almanya Şansölyesi Friedrich Merz ile yaptığımız görüşmelerde, iki liderin de konuya yaklaşımını olumlu buldum ve bu adımları hızlıca atmayı planlıyoruz.
AB İLE MÜZAKERE SÜRECİ
Soru: “Terörsüz Türkiye” süreci başarıyla devam ederse, Avrupa Birliği ile müzakerelerde karşılaşılan bazı engellerin de ortadan kalkacağı anlaşılıyor. Böyle bir durumda müzakerelerin ilerlemesi ve vize serbestisi gibi gelişmeleri bekliyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerini hızlandırmak ve geliştirmek için bir gün bile beklenmemelidir. Bu tür gelişmelerin, herhangi bir yeni adım beklenmeden derhal gerçekleşmesi gerekiyor. Avrupa Birliği’nden yaptığımız görüşmelerde muhataplarımıza, tam üyelik hedefimizin kararlılıkla sürdüğünü iletiyoruz. Birlik, stratejik ve vizyoner bir bakış açısıyla bu meseleyi göz önünde bulundurduğunda, hemen atılım yapmak için önlerinde bir engel yoktur. Türkiye’ye karşı konulan siyasi engellerin acilen kaldırılması şarttır. AB ülkelerinden, ilişkileri adil bir şekilde yürütmelerini bekliyoruz. Bugüne kadar sıkça gözlemlediğimiz çelişkili bir tutumla bu ilişkileri ilerletmenin mümkün olmadığını anlamalarını umuyoruz. Avrupa ve çevresindeki gelişmeleri, AB içindeki görüş ayrılıklarını düşündüğümüzde, Birliğin Türkiye gibi dinamik ve çözüm odaklı bir üyeye ihtiyaç duyduğu daha net bir şekilde görülecektir. Daha önce ifade ettiğim gibi, AB için köprüden önce son çıkış Türkiye’dir. Dünya değişiyor; Avrupa da bu değişimi yaşamaktadır. Eski, dogmatik siyasi yaklaşımlardan sıyrılmak, AB için yeni dönemi kavrayan ve Birliği geleceğe taşıyan adımlar atmak açısından önemlidir. Biz Türkiye olarak tam üyeliğe hazırız.
"İSRAİL GÖZÜ DÖNMÜŞ CANAVAR GİBİ HER YANA SALDIRIYOR"
Soru: Gazze ile ilgili düşüncelerinizi almak istiyorum. Ara sıra “ateşkes yaklaşıyor” yönünde haberler yer alıyor ancak henüz bir ateşkes sağlanmadı. El-Kassam Tugayları, “uzun süreli bir yıpratma savaşına hazırız” dediler. Dün akşam Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, “sabah itibarıyla tüm ambulanslar açlıktan ölenler için siren çalacak” açıklamasında bulundu. Son 24 saat içinde 18 kişinin açlıktan hayatını kaybettiği ifade ediliyor. Diğer yandan, İsrail’in Gazze’deki bireyleri başka ülkelere sevk etme planları yapıyor. En son bir kiliseye yapılan saldırı da dikkat çekti. Soykırımcı İsrail yönetimiyle ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gazze halkı şu ana kadar direnişini sürdürdü ve ben inanıyorum ki teslim olmayacaklar. İsrail ise gözü dönmüş bir canavar gibi her tarafa saldırıyor ve umarım bu saldırıları ileride kendi sonunu getirecektir. Gazze'yi gündemimizden hiç düşürmedik ve düşürmeyeceğiz. Gazze’nin haklarını savunmaya devam edeceğiz. Amerika Birleşik Devletleri’nin attığı adımları sürekli takip ediyoruz. ABD Dışişleri Bakanı, Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan ile sürekli iletişim halinde. İsrail’i destekleyen uluslararası toplum artık durumdan haberdar ve ne yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Bir çaresizlik içinde kalmış durumdalar. Ateşkes konusunda müzakerelerde şu an üç ana hedef var. Birincisi, İsrail askerlerinin ateşkes sonrası nerede duracağıdır; ikincisi, gıda yardımlarının nasıl dağıtılacağına dair mutabakat sağlamaktır. Üçüncüsü, 60 günlük bir ateşkes sağlanırsa, rehinelerin verilmesinin ardından uzlaşmanın sürdüreceğine dair İsrail’in taahhüt vermesidir. Hamas’ın bu talebi karşısında İsrail bunu kabul etmiyor. ABD, Mısır ve Katar, bu zorlu süreçte bir orta yol bulmaya çalışıyor. Bu durumda, rehinelerin verilmesiyle birlikte 60 günlük bir ateşkes sağlanırsa, bu durumun 60 gün sonra yeniden eski duruma dönmemesi için zorlayıcı bir mekanizmanın oluşturulması gerekiyor. Aksi halde, Hamas’ın bunu kabul etmesi sadece bir seçim olacaktır; bugün mü yoksa 60 gün sonra mı ölelim tercihi sunulmuş olur. Bu aşamada ciddi müzakereler devam ediyor.
Soru: Zengezur Koridoru ile ilgili bir soru sormak istiyorum. Bu koridorun Amerika Birleşik Devletleri’ne kiralanması yönünde bir teklif gündeme geldi. Bu konuda görüşlerinizi rica ediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Zengezur Koridoru, sadece Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye için değil, bölgedeki diğer ülkeler için de faydalı olacaktır. Bu güzergahı jeoekonomik olarak son derece önemli buluyoruz. Bu hat, yalnızca bölge değil, çevresindeki coğrafyaları da birbirine bağlayarak ticareti canlandıracaktır. Bu güzergahın bir tartışma konusu olmaktan çıkıp, bir uzlaşma simgesi haline gelmesi temel hedefimizdir. Böylece bölgedeki iş birliğini güçlendirecek bir refah alanı oluşacaktır. Bölge ülkeleri olarak, bu sorunu birlikte çözebileceğimize inanıyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Zengezur konusuna önem veriyor. Bir an önce bu hattı hazırlayıp, Azerbaycan ve bölge için kullanımını sağlamak istiyor. Eminim ki, bu konuda ortak anlaşıp ilerleyeceğiz.
Soru: İç politika vurgunuz, “Terörsüz Türkiye” hedefine yönelik çağrınız ve “Kudüs ittifakı” yaklaşımınız, Türkiye’nin yeni yol haritasının ana hatlarını belirliyor. Bu üç başlık, hem iç hem de dış politikada ülkeye nasıl bir yön verecek? Türkiye’nin kalkınmasında nasıl bir sosyokültürel katkı yapacak?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Biz, hem bölgemiz hem de dünya için örnek teşkil edecek bir model sunmayı hedefliyoruz. Çevremizdeki savaş ateşlerine rağmen her koşulda huzuru ve istikrarı geçerli kılmak istiyoruz. Dışarıda bu tür aktif bir politikayı sürdürürken, iç sorunlarımızı da önemsemek durumundayız. Güçlü bir iç cephe, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasını hızlandıracaktır. Daha önce belirttiğim gibi, terör unsurları ülkemize ciddi maliyetler oluşturmuştur; bunun maliyeti 2 trilyon doları aşmaktadır. Artık bu kaynakları daha verimli ve katma değerli yatırımlara yönlendirmemiz gerekiyor. Çalışanlardan sanayicilere, esnaflardan çiftçilere kadar herkesin yararına gidecek şekilde ekonomik faaliyetleri destekleyeceğiz. Bu sayede terörün zemin bulmasını engelleyecek ve ekonomik kaynaklarımızı terörle mücadeleye değil, üretime ve teknolojiye yönlendireceğiz. Bu alandaki çabalarımıza da kararlılıkla devam edeceğiz. Yeni altyapı projeleri ile durmaksızın ilerlemeye devam edeceğiz.
LGS TARTIŞMASI: TERBİYESİZLİK
Soru: LGS birincileri tartışmasına tanık olduk ve bu durum özellikle imam hatip liselerine yönelik kasıtlı bir saldırı olarak görüldü. Muhalefetin imam hatip liselerini sıkça hedef almasının arkasındaki neden nedir sizce?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: İmam hatip okullarının akademik başarıları özellikle fen ve sosyal bilimler alanında artış gösteriyor. Bu durum bazı kesimleri rahatsız etmiş durumda. Günlerdir süregelen bu ahlaksız iftira kampanyasının sebebi; tam olarak imam hatip düşmanlığıdır. Bu gerçeği kabul etmek doğru olandır. Bir insan bu kadar yüzsüzce yalan söyleyebilir mi? LGS'deki bu başarıları elde eden çocuklara hakaret etmek ne kadar uygunsuz bir tutumdur? Kartal Anadolu İmam Hatip’te ve diğer okullarda elde edilen başarılar, nasıl olur da hedef gösterilir? Bu büyük bir terbiyesizliktir. LGS’deki başarıların herhangi bir yolsuzlukla izah edilmesi mümkün değildir. “Destek verilmiş” gibi iddialar tamamen yalan ve iftiradır. Bu çocuklarımız, kendi emekleriyle ve zihin güçleriyle bu başarıyı elde etmişlerdir. Ancak, daha çocuk yaşta olan bu masumların çabalarına leke sürülüyor. İşte bizim “toksik siyaset” dediğimiz durum tam olarak budur. Çamur at, izi kalsın anlayışıyla siyaset yapılamaz; böyle davranmak siyasetin doğasına aykırıdır. Rabbim anne ve babalarına ve milletimize sabır versin. Sınav güvenliği konusunda büyük bir titizlikle çalışıyoruz. Türkiye’nin sınav güvenliği konusundaki başarısını herkes bilmektedir. Eğer bu kişilerin bir nebze olsun onurları varsa, sosyal medya üzerinden linç ettikleri bu masum çocuklardan ve ailelerinden özür dilemeleri gerekiyor. Aksi takdirde, müfteri olarak anılmaya devam edeceklerdir.
Soru: Hem Başbakanlık hem Cumhurbaşkanlığı döneminizde üç çocuk vurgusunu sıkça yaptınız. Bu vurgularınızı giderek güçlendirdiniz. Yakın zamanda 2025 Aile Yılı ve ardından Aile ve Nüfus 10 Yılı projeleri açıklanmıştı. 10 yıl sonunda Türkiye olarak nasıl bir iyileşme hedefliyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız bu konuyla ilgili yoğun bir çalışma içerisindedir. Doğurganlık hızımız şu anda 1,5’in biraz altında kalmış durumdadır. Bu durum hayra alamet değildir. Bu seviyeden 3’lü rakamlara çıkmamız gerekiyordu. Fakat şu an çok iyi bir konumda değiliz. Bunu düzeltmek için ne gibi adımlar atabiliriz, bunun arayışındayız. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Mahinur Özdemir Göktaş’a bu konuda çalışmalarını yoğunlaştırma talimatı verdim. Tüm üniversitelerle işbirliği halinde bu konuyu ele alalım ve toplumsal bir toparlanma sağlamak için neler yapabileceğimizi değerlendirelim. Nüfus meselesi ülkemizin stratejik bir konusudur. Hükümet olarak nüfus artışını teşvik etmek amacıyla adımlar atmayı sürdüreceğiz. Doğru desteklerle doğurganlık oranlarını artırma potansiyelimiz mevcuttur. “Aile ve Nüfus 10 Yılı” programımız, yalnızca maddi destek sunmakla kalmayıp, aynı zamanda aile yapısını güçlendirici sosyokültürel projeleri de kapsamaktadır. “Aile Yılı” çerçevesinde bu yıl, aileyi destekleyici adımlarımız aralıksız devam edecek. Yakın zamanda, kamuoyuyla paylaştığımız doğum veya evlat edinme sonrası yarı zamanlı çalışma hakkını memurlarımıza tanıdık.